Ruhum bohçada kim bilir kaçıncı yolculuk, hayallerimin peşine düştüğüm!
Tarsus’ta ikibin yıl önceki bir gezgine selam ettim ben bugün!
Rehberimiz uzun uzun anlatırken, Hristiyanlığı yaymak için çok seyahat etmiş dedi Aziz Paul. Gülümsemem tam da oraya denk gelir. Suyu kutsal kuyunun bir kenarında seslendim Aziz’e.
Beni bilirsin dedim, hangi dinin hangi hikayesi bana fark etmez, kalbime ne dokunur onu bilirim.
Antakya’dan Konya’ya yeni bir hayalin peşindeki bu yolculukta bugün Tarsus’a düştü yolum. Tutkusu için yollara düşen tüm gezginlere selam ettim…
(Fotoğraf Tarsus sokaklarından. El dokuması heybeleriyle her sokakta bir kırmızı bisiklete rastlamak mümkün )
***
“Yarenlik” dedi. Bir sokağa verilen bundan daha sıcak bir isim olabilir mi acaba?
Fotoğraf, Tarsus’un -şimdilerde dünyanın her yerlerinde de görülen- şemsiyeli sokağından. Renkler ve gölgelerle oynamak çok keyifliydi ama aklım henüz gidemediğim bir sokakta kaldı.
Artık trafiğe de kapatılıp, birbirlerine yarenlik edenlerin gönlünce oturacağı bir sokak; “yarenlik”.
Bir sokağa verilen bundan daha sıcak bir isim olabilir mi acaba?
***
O koca çınar, orada öylece durdu!
Bisikletine binmeden hemen önce;
“Fotoğrafını çekebilir miyim amca?” Dedim.
“Tabii kızım.” Dedi.
Zaten dik olan duruşu daha da dikleşti.
Kaldırımdan yayalar, aramızdan arabalar geçti. Ben telaşlı, mahçup.
O koca çınar, orada öylece durdu.
Keşke aceleler olmasaydı, keşke dinleyebilseydim koca çınardan hikayeleri.
***
Kırk Kaşık Bedesteni’nde, işini severek yapan kadınlar!
Bedestene girer girmez çıktı karşımıza. Vaktimiz yok demeye kalmadı, o kısacık zamana tüm hikayeleri sığdırdı. Değme rehberlere taş çıkartan hikayeler. Gözleri parlayarak anlattı, Ulu Cami’den Daniel peygambere kadar bildiklerini. En çok da kitapta bulamayacaklarımızı.
Biz bu çarşıda tam 16 kadınız dedi. Olur da birkaç gün üst üste siftah yapamazsak, Daniel peygambere gider, hep birlikte dua ederiz. O gün mutlaka kasamıza para girer.
Birazdan, siz de oraya gittiğiniz zaman, Daniel Peygamberin adını zikrederek bir dilekte bulunursanız bir mucize gerçekleşir. O mucize gerçekleştiğinde, bulunduğunuz yerden teşekkür edip, yeni bir dilekte bulunabilirsiniz. Oraya gidinceye kadar hayatınızda en önemli neyse onu düşünün lütfen, çünkü en kısa zamanda o gerçekleşecek.
Öyle içten anlatıyordu ki, sözünü dinledim, dua ede ede gittim, şehrin tam da ortasındaki Daniel Peygamber’in kabrine kadar.
(Üstteki ve alttaki fotoğraflar, Daniel Peygamber’in mezarında tek bir camla birbirinden ayrılan şehir ve kalıntılar.)
***
Gürül gürül akan, Tarsus Şelalesi!
İlk işsizliğim zamanında, 2009’da yolum düşmüştü Tarsus’a. Şelale’ye de gitmiştim ama nasıl unutmuşum bu şelalenin böyle görkemli aktığını. Kısacıktı uğrağımız, yine de gürül gürül akan sulara dalıp gideceğim kısa bir an çaldım yolculuktan.
***
Parmaklarımı yediğim doğrudur!
Söylemesi ayıp, çok lezzetli yemekler yedik. Humusu da çok lezzetliydi ve bildiklerimden biraz farklı servis edilmişti de, ben açlıktan on parmak daldığımdan, humus fotoğrafı falan çekememişim. Son Dakka saç kavurmadan kalanlar 😀
Şelalede koca bir çınara sarılmışLığım da var. Her zaman dediğim gibi, sarılmak iyi gelir!
Meraklısına;
Tarsus’ta gezilecek görülecek yerler 😮 Bilirsiniz, ben gezilecek görülecek yerleri yazmayı pek beceremem ama Tarsus’ta tahminimden çok daha fazla gezilecek görülecek yer varmış. Hikayelerde geçenlerin yanısıra aklıma ilk gelenler;
Ulu Cami;
Eski Tarsus Evleri;
Şahmeran Hamamı;
Kleopatra Kapısı;
Aziz Paul Kuyusu;
Ve daha niceleri…
Tarsus ve Mersin’de iki muhteşem gün geçirdim. Bunun için öncelikle daveti için sevgili arkadaşım Kemal Kaya’ya ve Yolda Olmak ekibine, misafirperverliklerinden dolayı Mersin Sanayi ve Ticaret Odasına ve Oda Başkanı Şerafettin Aşut’a, Burak Hosta’ya, M. Serkan İzol ve Murat Demir’e, bizleri harika bir şekilde ağırlayan Sultaşa Otel‘e ve Hostapark Otel‘e, bana yol arkadaşlığı yapan ve her birinden ayrı ayrı ilham aldığım blogger arkadaşlarıma şükranlarımla. 😉