Yarın dünya barış günü, çıkıp sokaklara umuda tutunmak ve “barış istiyoruz zinciri”nin bir parçası olmak istiyorum. Onu bile yapmak o kadar kolay değil. Gönlüm Kadıköy’den yana. Çünkü son birkaç yıldır en çok burada –evim gibi- hissediyorum ama yok olmaz efendim. Kadıköye gitmemeliymişim, sebep? Orada BDP kutlama yapamayacakmış. Sebep? Çünkü yıllardır orada “onlar” barış çağrısı yaparmış. Meğer, biryerlerde –benim de olduğum bir yerlerde- ülkeyi bölüyorlar, savaş çıkartıyorlar diye cık cık larken biz, “ onlar” orda birşeyler diyorlarmış…. İnanırsın ya da inanmazsın ama hiç mi aklına gelmedi be kadın bi gidip sorayım, “arkadaş kafam karıştı ne diyorsunuz siz “demek. Şimdi de gidip soramam, ya geç kaldım ya daha zamanı değil… Hem pek acil işlerim var benim. Gidip barış için halka olacağım. İtişip kakışacağız daha biz… En çok ben barış isterim, hayır hayır senin istediğin değil benim istediğim barış güzel…
Yarın barış için sokağa çıkacağım ben… Sokağa bilerek çıkanlar ve bilerek çıkmayanlar gibi yani aslında –herkes- gibi BARIŞ isteyeceğim, KİMSE ÖLMESİN isteyeceğim… Ama kınamayın a dostlar birkaç şey daha dileyeceğim. Sınırlar kalksın isteyeceğim, “Ülkeler, Bayraklar, Sınırlar hiç olmasın”ı dileyeceğim. Nasreddin Hocanın torunuyuz madem, ya tutarsa…
(Fotoğraf 1,Bohcamda Anadolu’nun (www.bohcamdaanadolu.com) Rize Fındıklı’ya bağlı Sümer Köyü İlköğretim okulu ziyareti sırasında çekildi. Fotoğraf çekilmeden birkaç dakika önce Leyla arkadaşı Esra’yı üzmüş ve ağlatmıştı. Sonrasında gidip gönlünü aldı, barıştılar ve Leyla fotoğraf çektirme önceliğini üzdüğü arkadaşı Esra’ya verdi.)
(Fotograf 2, Baraka’nın 1 Eylül etkinliğine dair albümündendir.)