“İyi savaş ve kötü barış diye bir şey hiç olmadı”

 

1

Yarın dünya barış günü, çıkıp sokaklara umuda tutunmak ve “barış istiyoruz zinciri”nin bir parçası olmak istiyorum. Onu bile yapmak o kadar kolay değil. Gönlüm Kadıköy’den yana. Çünkü son birkaç yıldır en çok burada –evim gibi- hissediyorum ama yok olmaz efendim. Kadıköye gitmemeliymişim, sebep? Orada BDP kutlama yapamayacakmış. Sebep? Çünkü yıllardır orada “onlar” barış çağrısı yaparmış. Meğer, biryerlerde –benim de olduğum bir yerlerde- ülkeyi bölüyorlar, savaş çıkartıyorlar diye cık cık larken biz, “ onlar” orda birşeyler diyorlarmış…. İnanırsın ya da inanmazsın ama hiç mi aklına gelmedi be kadın bi gidip sorayım, “arkadaş kafam karıştı ne diyorsunuz siz “demek. Şimdi de gidip soramam, ya geç kaldım ya daha zamanı değil… Hem pek acil işlerim var benim. Gidip barış için halka olacağım. İtişip kakışacağız daha biz… En çok ben barış isterim, hayır hayır senin istediğin değil benim istediğim barış güzel…

Yarın barış için sokağa çıkacağım ben… Sokağa bilerek çıkanlar ve bilerek çıkmayanlar gibi yani aslında –herkes- gibi BARIŞ isteyeceğim, KİMSE ÖLMESİN isteyeceğim… Ama kınamayın a dostlar birkaç şey daha dileyeceğim. Sınırlar kalksın isteyeceğim, “Ülkeler, Bayraklar, Sınırlar hiç olmasın”ı dileyeceğim. Nasreddin Hocanın torunuyuz madem, ya tutarsa…

biir

(Fotoğraf  1,Bohcamda Anadolu’nun (www.bohcamdaanadolu.com) Rize Fındıklı’ya bağlı Sümer Köyü İlköğretim okulu ziyareti sırasında çekildi. Fotoğraf çekilmeden birkaç dakika önce Leyla arkadaşı Esra’yı üzmüş ve ağlatmıştı. Sonrasında gidip gönlünü aldı, barıştılar ve Leyla fotoğraf çektirme önceliğini üzdüğü arkadaşı Esra’ya verdi.)

(Fotograf 2, Baraka’nın 1 Eylül etkinliğine dair albümündendir.)

düm – AŞK – tek

Vakit gece yarısını geçti. Arjantin’li bir hippi bendire vuruyor. Yanında yarı Alman yarı Fransız bir kadın arp çalıp Lokman’dan dem vuruyor. Sağ tarafta, uyku tulumlarıyla sıra sıra uzanmış insanlar. İtalyan Niko gözüme çarpıyor, yorgun düşmüş. Sema etmekten mi yoksa öğle yemeğinde 200 kişi için pişirdiği enfes fesleğen soslu makarnadan mı bilinmez. İşte orada kırmızı tişörtlü çocuk. Nereli bilmiyorum zira dört gündür buradayım dört gündür sema yapılan parke zemin dışında bir yerde hiç görmedim. Hiçbir şey yapmasa, ellerini semaya açıp yürüyor bir aşağı, bir yukarı… Yeni başlayan ilahi ile birlikte “rainbow ailesi” nden rastalı bir çocuk, Allah diyerek uyandı uykusundan. Bendirler coştu yine, belki ondan fazlası, vuran ellerin her biri ayrı renk ya sonunda hep aşkın telinden çalıyorlar… Önümde İranlı bir Hırıstiyan kendi dansını yapmakta… Sonunda selamımı verip alıyorum parke zeminde yerimi. Öyle kolay değil bir ayağın hala bu dünyada iken diğeriyle bambaşka bir aleme doğru yola çıkmak. Sol ayağım zemine sıkı sıkı tutunurken sağı usulca yanına döndürüyorum ve işte başlıyor yolculuk…
DÜM – arp – etek – rasta – tül – dövme – meşk – sakal – japon – sarık – kalp – TEK
DÜM – arp – etek – rasta – tül – dövme – meşk – sakal – japon – sarık – kalp – TEK
DÜM – ar – tek – rast – ül – vme – şk – al – pon – arı – kal – TEK
DÜM – ar – ek – as – ü – me – şk – al – on – rı – ka – TEK
DÜM – a –k – ü – m – ş – on – r – k – TEK
DÜM – a –k – ş – r – k – TEK
DÜM – a – ş – k – TEK
DÜM – aşk – TEK
DÜM – aşk – TEK
DÜM – aşk – TEK
ask
*(Geçen hafta Yalova’da bir dergahta 7 gün ve 7 gece musiki hiç susmadı ve sema hiç durmadı. Senede bir kez yapılan ve seneye 99 gün ve gece yapılması planlanan etkinliğe çoğu müzisyen, yaklaşık 200 kişi katıldı. Japonya, Meksika, İsrail, Almanya, Kore, İran, Arjantin, İrlanda, Finlandiya, Kanada, Fransa ve hatırlayamadığım, Dünya’nın birçok başka yerinden katılımcılar vardı. Eller açıldı ve hep birlikte tüm dünya için hoşgörü, barış ve huzur dilendi –aşkla- )