“Ormanların yoğunluğu azaldıkça aşkın yoğunluğu da azalır. Çünkü aşkın kaynağı doğadır.” *
Işte bu herşeyi açıklıyor. Hani bazen vucudumuzun belli bir minerale, vitamine cok fazla ihtiyacı olduğunda, onu barındıran yiyecekler gözümüzü döndürür. Gerçi ben ağaçları hep çok severim de, geçen gün botanik bahçesine girdiğimde bir başka oldu içim. Kalsiyum ihtiyacım ayyuka çıktığında, sevmediğim beyaz peyniri kabından bile çıkarmayı bekleyemeden nasıl kalıp kalıp yiyorsam, öyle kokladım ağaçları, dokundum yapraklara. Tevekkeli boşuna değilmiş gecenin dördünde yaptığım iş başvurusu!
Sevgili ***** Botanik ailesi,
Sizlerle bugün tanıştım. Aslında siz yeni gelen çiçekler, siparişler vs ile fazlaca meşgulken, ben usulca ziyaret ettim bahçeyi. Tek tek dokundum ağaçlara. Akçaağaçları gördüğümde garip sesler de çıkartmış olabilirim zira ne zaman sonbaharda akçaağaç görsem, sanki ilk defa görmüş gibi, tutamam kendimi sesli sevinirim.
Tek tek kokladım yaprakları, çiçekleri. Kafa da yordum bol bol, cevabını bilmediğim sorulara. Örneğin, dağ çileğinin meyvesinin çekirdekli olup olmadığını hatırlayamadım. Çekirdekten meyve yetiştirme denemelerimden hiç usanmadım da 😉 Yere düşenlerden bir tane alıp ısırsam, yok şimdi helallik falan almak lazım deyip vazgeçtim. Laf aramızda, çileklerin çoğu yere dökülmüş, gelip geçerken bir iki tane atsanız keşke ağzınıza…Tamam toprağa karışıp kompost olması da güzeldir herhalde doğrudan da, ne bileyim kıyamıyor işte insan…
Sonra, saksılarda kocaman ağaçları görmek öyle bir ilham verdi ki. Ağaç aşkı nasıl bir şeydir bilirsiniz elbet. Bir karış toprağım bile yok henüz ama, vakit kaybetmeden sevdiğim ağaçları yetiştirmeye başlamaya karar verdim. Şimdilik mobil olan ağaçlarıma konu komşunun bahçesinde geçici yuvalar bulacağım sanırım.
Ah tabii ya ben kimim? İsmim Hülya. Geçtiğimiz Mart ayına kadar, bir ofiste, yük gemilerinin operasyonlarını yapmak, boş vakitlerimde de yeni yolların ve soluklanılacak bir kerpiç evin hayalini kurmakla meşguldüm. Sonra vakit geldi, hiç sevmediğim işimden ve ofisten ayrılıp, uzun zamandır hayalini kurduğum yolculuğa çıktım. 3 Ay süren bir Anadolu yolculuğu.( www.bohcamdaanadolu.com )
Şimdilerde yeni yolculukların hayalini kurup, hazırlıklarını yaparken bir yandan, 3-4 aylık istanbul uğrağımı da en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyorum. Bugün tesadüfen bahçenize düşünce yolum, öyle heyecanlandım, öyle bir –Alice harikalar diyarında- saflığıyla dolandım ki ortalarda, size yazıp sormaya karar verdim. Yoğun olduğunuz dönemlerde, haftada bir iki gün bahçede çalıştırılmak üzere elemana ihtiyacınız olur mu? İkinci üniversitemi bu yıl bitireceğim yolunda rivayetler var, ikinci yabancı dili öğrenmek için ise birinciden çok daha hevesliyim. İspanyolcanın iş dünyasında hiç işime yaramayacağı defaten söylense de, salsa yaparken şarkıyı mırıldanmanın keyfi, paha biçilmez! Size cv’mi göndermiyorum çünkü şayet ihtiyaç duyar iseniz sadece bahçede çalışmak istiyorum. Onunla ilgili tecrübelerim, çocukken evden kaçıp komşuların kirazlıklarına gitmelerim sayesinde çok dal kırmadan kiraz toplayabiliyorum, her türlü çekirdeği ekip, sevgiyle konuşa konuşa mutlaka filizlenmesini sağlayabiliyorum, gerektiğinde veyahut gerekmediğinde aptalca görünme riskini göze alıp ağaçlara uzun uzun sarılabiliyorum… Benzer işleri çabucak kavrayabilirim. Ayrıca sulama, saksı taşıma, değiştirme, öğretildiği takdirde budama vs işlerini keyifle yapabilirim. Seyahat engelim hiç yok. Anadolunun birçok ilini ve ayrıca 19 ülke gezdim. 20.ye gitmeyi de iple çekiyorum.
Diyelim ki böyle bir yoğunluk ve part time eleman ihtiyacınız yok. Ama fazlaca tenha olan günleriniz ve anlatmayı, öğretmeyi çok seven mesai arkadaşlarınız mı var? O zaman da bu tenha günlerde seve seve ziyaretinize gelir, bitkilere dair her hikayeyi dinlemeye gönüllü olurum.
Sizden haber alabilmek ve bir gün bir akçaağac altında birlikte soluklanabilmek dileğiyle.
Sevgilerimle,
Hülya
* “Ormanların yoğunluğu azaldıkça aşkın yoğunluğu da azalır. Çünkü aşkın kaynağı doğadır.” Kaynak; Masalistan
** fotograf by Rima Kazma